İran İslam Cumhuriyeti'nin bir 45 yıl daha iktidarda kalmasına ve kadınları zorunlu başörtüsüne, şeriat kanunlarına ve dini kurallara mahkum etmesine tahammülümüz yok!
ABD’ye bağlı Afganistan yönetimi 20 yıl boyunca Afgan kadınlara acı ve ıstırap çektirmişken şimdi de Taliban yönetiminin kadınları köleleştirme noktasına getirmesine, kadınları ve kız çocuklarını çaresizlikten her gün intihara sürüklemesine tahammülümüz yok!
Türkiye'de siyasal İslam ve şeriat kanunlarının kadınlara sermaye hükümeti tarafından dayatılmasına, toplumsal hayatı bu kurallara tabi tutarak yön vermesine, tek adam yönetiminin piyasacılık, milliyetçilik ve dini kullanarak insanları baskı altına almasına ve faşizmin temellerini Türkiye’de atmasına tahammülümüz yok!
İran'da sadece şahın ve mollanın yerinin değişmesine, Kürtlerin, Belucilerin, Arapların, Lorların ulusal baskı altında kalmasına tahammülümüz yok!
Afganistan'da Hazara, Türk ve Beluc halklarının mağdur olmasına; Mücahit’in, Taliban’ın ve NATO’nun yer değiştirmesine tahammülümüz yok!
Halklarımızın, emperyalizmin tahakkümü altında, yoksulluk, işsizlik, savaşlar ve çevrenin tahribatı nedeniyle göçe zorlanmasına, ırkçılığa maruz kalmasına tahammülümüz yok!
Ukrayna’da ve dünyada halkların emperyalist savaşların kurbanı olmasına ve nükleer savaşın gölgesinde yaşamaya tahammülümüz yok!
Avrupa'da, Amerika'da ve İsrail'de faşist politikaların kadınlara ve LGBTİ+'lara saldırmasına tahammülümüz yok!
Kapitalist düzende, sermaye kendi çıkarları uğruna toplumu kutuplaştırarak, halk kesimlerini birbirine düşmanlaştırarak hüküm sürmeye devam ediyor. Hükümetlerin beslediği dini hurafelerin ve karanlık düşüncelerin bilimsel düşünceye hakim olmasına tahammülümüz yok!
Tüm dünyada özgürlük uğruna mücadele edenlerin cezaevlerine kapatılmalarına tahammülümüz yok!
Bizler dünyada bu sistemin çarkları arasında ezilenleriz. Bizler İran'da yükselen ve dünyayı etkileyen Jina İsyanı’nın (Mahsa) yıldönümünde, mücadele adına öğrendiğimiz her şeyi, İslam Cumhuriyeti'ni ve bu düzenin beslediği ataerkiyi devirmenin önünü açmak için kullanmaya kararlıyız.
Jina İsyanı bize çizilen kırmızı çizgileri aştı.
İslam Cumhuriyeti'nin kalbi olan kadın düşmanı siyasal İslam ideolojisini, bu ideolojinin baskı aracı olarak ürettiği “zorunlu başörtüsüne” karşı mücadelenin hedeflerinden biri haline getirdi. İran'da işçi ve emekçilerin, dünyada birçok örgütün, sanatçının, sporcunun İran rejiminin siyasi düşüncesine karşı tutum almasını sağladı.
Jina İsyanı kadınların baskılara karşı mücadele etme potansiyelini göstererek dünyada insanları cesaretlendirdi ve devrimler devrinin kapanmadığını gösterdi. Ancak önümüzde önemli bir süreç var. Çünkü Jina İsyanı’nın önemi ve etkisine rağmen İslam Cumhuriyeti'nin hâlâ ayakta olduğu gerçeği ortada.
Bunca mücadeleye rağmen, bundan sonraki halk isyanlarının dalgalarının kendiliğinden daha radikalleşerek sonunda devrime yol açması beklenmemelidir. Devrimci hareket bugünden inşa edilmelidir. Zorunlu başörtüsü meselesi hâlâ halkın hükümete karşı verdiği mücadelede belirleyici olmaya devam ediyor. Zorunlu başörtüsüne ve İslam Cumhuriyeti kanunlarına meydan okumamız ve mücadeleyi birlikte örmemiz bugün çok daha kritik. Siyasal İslam ideolojisi ve onun bağlı olduğu kapitalist düzenin yarattığı karanlık, sadece İran’ı değil tüm dünyayı etkiliyor.
Tüm dünyayı saran kapitalist sistem insanlığı zor koşullarda yaşamaya mahkum ederken aslında birliğimizin de temelini oluşturdu.
Biz savaş karşıtı mücadele edenleriz, çevresel yıkıma karşı, ataerkiye karşı, baskılara karşı İran'dan Afganistan'a, Türkiye'den Amerika'ya kadar dünyanın her yerinde mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız. Bizler Siyasal İslam’a karşı özellikle de İran, Afganistan ve Türkiye'de, tüm bu sorunları yaratan kapitalist sistemin bütünlüğüne karşı ortak bir mücadeleyi sürdürmenin önemini vurguluyoruz ve tekrar ediyoruz: Bizlerin enternasyonal mücadeleyi güçlendirmekten başka çaresi yok! Dünyanın her yerinde otoriter hükümetlere ve politikalara karşı verdiği mücadele tüm kadın hareketini etkileyen bir yerde duruyor ve sınırları aşıyor.